Hayatımızın hemen her dönemecinde bir sınavla karşı karşıyayız. Sınav aracılığıyla bize göre "Daha iyi" olana doğru ilerlemek istiyoruz. Ebeveynler de en az çocuklar kadar kaygılı...
Öğrenmenin gerçekleşebilmesi ve motivasyon geliştirebilmemiz için belirli bir düzeyde kaygıya ihtiyacımız var. Peki, aşırı kaygının kaynağında neler var? Ebeveynler olarak sınava kendi anlamının ötesinde farklı/abartılı anlamlar yüklüyor olabilir miyiz?
Farkında mıyız? Yaşam başarısından çok sınav başarısına odaklıyız. Sınavda başarılı olan herkesi yaşamda başarılı olarak görüyoruz. Başka başarı alanları olduğunu bilsek de çoğunlukla bunu göz ardı ediyoruz.
Başarısız olma ihtimalimizi, başarısızlığın, başarı gibi sınav sonuçlarından biri olduğunu, başarı ile başarısızlığın "Siyah ve Beyaz" gibi olmadığını arada sayısız gri ton olduğunu, başarısızlıktan bir şey öğrenerek devam edebileceğimizi ya da bu vesile ile sıra dışı bir başlangıç yapabileceğimizi, başarısızlığın da başarı gibi hayatın doğal akışında var olduğunu fark edersek büyük ölçüde rahatlamış olacağız.
Asıl olarak sınavlar, neyi, ne düzeyde öğrendiğimizi ölçmek, öğrenme düzeyimiz ile ilgili geribildirim sağlamak ve bir sıralama oluşturmak amacıyla yapılıyor.
Ebeveynlerin çoğu bu amaca ek olarak; çocuğun iyi bir geleceği olmasının, çok para kazanmasının, saygın/değerli/güçlü bir insan olmasının ve en önemlisi mutlu olmasının tek yolunun bu sınavlardan geçtiğini düşünüyor. Kaygı bu zeminde çoğalıyor. Çocuk, sınav sonunda "Benim kişilik değerim ne olacak" diye düşünmeye başlıyor, sınava bu düşüncenin ürettiği olumsuz duygularla girmiş oluyor.
Başarılı insan etiketinin getirilerini kaybetmek istemeyen çocuk başarısızlığı kendine yasaklıyor, "Bütün sınavlarda başarılı olmak zorundayım" diye düşünüyor. "Başarılı insan" etiketini kaybederse, anne babasını memnun edemeyeceği, çevresi tarafından sevilmeyeceği, değersiz ve mutsuz bir insan olacağı inancına kapılıyor.
Sınava yüklenen anlam bu kadar abartılı olunca, "Başarısızlık" tan da bu kadar korkunca, yüksek kaygı kaçınılmaz olarak ortaya çıkıyor. Yüksek düzeyde kaygı; sınavda en çok ihtiyaç duyacağımız kısa/uzun süreli belleğimizi, dikkatimizi ve zihinsel performansımızı olumsuz etkiliyor, artan kaygı bizi hiçbir şey hatırlayamaz, çok iyi bildiğimiz soruları bile yanıtlayamaz hale getirebiliyor.
Biz ne'den korkuyoruz?: "Başarısızlık". Başımıza gelen şey ne?: "Başarısızlık!" Öyle görünüyor ki yüksek kaygı korktuğumuzun başımıza gelmesinde başrol oynuyor.
Çocuklarda ortaya çıkan sınav kaygısı biz ebeveynlerin tutumları ile yakından ilişkili. Ebeveyn görüşmelerimde sıklıkla karşılaştığım, bu kaygıya zemin hazırlayan ebeveyn davranışlarından bazılarını ve bu davranışların çocuklar tarafından nasıl algılandığını sizlerle de paylaşmak istiyorum:
*Çocuk sınavdan 100 puan alınca pasta kesmek/kutlama yapmak.
Çocuğun yorumu: "100" alman bizim için çok önemli. Bu, kutlanacak bir olay.! Bir sonrakinde 100 alamazsan herkes çok üzülür."
*Sınavdan 98 puan alan çocuğa; "Bu notu nasıl alırsın! Bu kadar basit bir soruyu nasıl yanlış yaparsın! Neden 100 almadın!" diye hesap sormak.
Çocuğun yorumu: "98 puan ailem tarafından başarı olarak kabul edilmiyor. Sevilmem ve başarılı biri olarak onaylanmam için her sınavdan 100 almak zorundayım."
*100 soruluk bir sınav sonucunu değerlendirirken "97 doğrun var" demek yerine olumsuza odaklanıp "3 yanlışın var" demeyi tercih etmek.
Çocuğun yorumu: "Doğrularım değil, yanlışlarım görülüyor. Doğru yaptıklarımın çok bir önemi yok, önemli olan nasıl olursa olsun hiç yanlış yapmamalıyım!"
*Bir sonraki sınavda daha yüksek alırsın demek.
Çocuğun yorumu: "Çabalarım ve bu sınava ait başarım yeterli görülmedi, benden her zaman daha yüksek başarı bekliyorlar. Bu yüksek beklentiyi karşılayabileceğime emin değilim. Bunun bir sonu da yok!"
*Sürekli "Sana çok güveniyoruz" demek.
Çocuğun yorumu: "Güvenimizi boşa çıkarma, ele güne bizi rezil etme!"
*Sınava girmeden önce "Sakın heyecanlanma, panik yapma" demek.
Çocuğun yorumu: "Bu, heyecanlanacak ve panik yapılacak bir olay!"
(Beynimiz telkinlerde me-ma gibi olumsuzluk eklerini algılamıyor sadece komutları algılıyor, aslında çocuğumuza istemeyerek "heyecanlan" ve "panik yap" demiş oluyoruz.) Bunun yerine olumlu kelimelerden oluşan telkinler kullanılabilir: "Bu sınav için yeterince hazırlandığını düşünüyoruz/görüyoruz" gibi...
Sınav sırasında çocuğu okul bahçesinde beklemek de kaygıyı arttıran bir başka neden. Sınav yapılacak okula ailece gelinebilir fakat öğrenciler sınav salonuna alındıktan sonra anne babanın bahçede durmasının işe yarar bir yanı yok. Dışarıda bekleyen anne baba ve başarı ile ilgili beklentiler sınav boyunca çocuğun zihninde olacak ve kaygıyı arttıracaktır.
İletişimde bazen bir tek kelime kullanarak ya da susarak çok güçlü mesajlar verilebilir. Çocuk, anne baba ile ilişkisinde, kendine güvenildiğini ve sınav sonucu ne olursa olsun koşulsuz sevildiğini, sınav sonucuna göre kişilik değerinin değişmeyeceğini biliyorsa sınav öncesinde çok fazla bir şey söylemeye de gerek kalmayacaktır.
Sınavdan hemen önce, çocuğu iyi hissettirmek adına, dakikalarca süren ve daha çok kaygılanmaya yol açabilen "rahatlatma amaçlı" uzun konuşmalar yerine, içten sıcacık bir gülümseme ve iyi dilekler ile sonlanan kısa bir ayrılma sahnesi çok daha olumlu duygulara neden olacaktır.
Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle, sağlıkla ve hoşça kalın.:)